Çatılı İşyeri

ÇATILI İŞYERİ
Türk
Borçlar Kanunu’nda konutun tanımı yapılmadığı gibi işyeri kavramının da tanımı
yapılmamıştır. İşyeri kavramı geniş kapsamlı olup genel anlamda, bir işin
yapıldığı ve işin üretildiği yer olarak algılanmaktadır. İşyeri kavramını TBK bakımından
değerlendirirken konut kavramını açıklarken ele aldığımız süreklilik ve
sabitlik kriterlerini de göz önünde bulundurmak gerekir.
İş hukuku bağlamında işyeri; sözleşmesine göre
işçinin bedenen veya fikren çalıştığı yer olarak bilinmektedir. Bunun yanında
4857 sayılı İş Kanunu m.2’de işyeri, “Bir iş sözleşmesine dayanarak çalışan gerçek
kişiye işçi, işçi çalıştıran gerçek veya tüzel kişiye yahut tüzel kişiliği
olmayan kurum ve kuruluşlara işveren, işçi ile işveren arasında kurulan
ilişkiye iş ilişkisi denir. İşveren tarafından mal veya hizmet üretmek amacıyla
maddî olan ve olmayan unsurlar ile işçinin birlikte örgütlendiği birime işyeri
denir. İşverenin işyerinde ürettiği mal veya hizmet ile nitelik yönünden
bağlılığı bulunan ve aynı yönetim altında örgütlenen yerler (işyerine bağlı
yerler) ile dinlenme, çocuk emzirme, yemek, uyku, yıkanma, muayene ve bakım,
beden ve meslekî eğitim ve avlu gibi diğer eklentiler ve araçlar da işyerinden
sayılır. İşyeri, işyerine bağlı yerler, eklentiler ve araçlar ile oluşturulan
iş organizasyonu kapsamında bir bütündür.” şeklinde tanımlanmış ve kapsamı
belirlenmiştir.
213 Sayılı Vergi Usul Kanunu m.156’da işyeri, “Ticari,
sınai, zirai ve mesleki faaliyette iş yeri; mağaza, yazıhane, idarehane,
muayenehane, imalathane, şube, depo, otel, kahvehane, eğlence ve spor yerleri,
tarla, bağ, bahçe, çiftlik, hayvancılık tesisleri, dalyan ve voli mahalleri,
madenler, taş ocakları, inşaat şantiyeleri, vapur büfeleri gibi ticari, sınai
zirai veya mesleki bir faaliyetin icrasına tahsis edilen veya bu faaliyetlerde
kullanılan yerdir.” şeklinde tanımlanmıştır.
634 Sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu m.24’te “Anagayrimenkulün, kütükte mesken, iş veya
ticaret yeri olarak gösterilen bağımsız bir bölümünde hastane, dispanser,
klinik, poliklinik, ecza laboratuvarı gibi müesseseler kurulamaz; kat
maliklerinin buna aykırı sözleşmeleri hükümsüzdür; dispanser, klinik,
poliklinik niteliğinde olmıyan muayenehaneler bu hükmün dışındadır.
Anagayrimenkulün, kütükte mesken olarak gösterilen bağımsız bir bölümünde
sinema, tiyatro, kahvehane, gazino, pavyon, bar, kulüp, dans salonu ve emsali
gibi eğlence ve toplantı yerleri ve fırın, lokanta, pastahane, süthane gibi
gıda ve beslenme yerleri ve imalathane, boyahane, basımevi, dükkan, galeri ve
çarşı gibi yerler, ancak kat malikleri kurulunun oybirliği ile vereceği kararla
açılabilir. 1136 sayılı Avukatlık Kanununda avukatlık büroları ve hukuk
büroları ile ilgili düzenleme yapılıncaya kadar meskenlerdeki avukatlık ve
hukuk büroları faaliyetlerine devam ederler. Bu süre, bu maddenin yürürlüğe
girdiği tarihten itibaren iki yıldır. Bu hüküm 3568 sayılı Serbest Muhasebeci
Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanununda ilgili düzenleme
yapılıncaya kadar meslek mensupları tarafından açılan bürolar hakkında da uygulanır.
Bu karar yöneticinin veya kat maliklerinden birinin istemi üzerine bütün
bağımsız bölümlerin kat mülkiyeti kütüğündeki sahifelerine şerh verilir.”
şeklinde bir hüküm düzenlenerek tapu kütüğünde konut olarak kayıtlı bulunan
bağımsız bölümlerde, hangi tür işyeri yönünden faaliyette bulunulamayacağı
ifade edilerek konut ve işyeri ayrımı yapılmayıp sadece konut olarak
kullanılamayacak işyeri türleri sayılmıştır.
Ancak, işyerinin sadece bu yasalara göre ifade
edilmesi eksik bir tanımlama olacaktır. Öyle faaliyet alanları vardır ki, hiç
işçi çalıştırılmadığı halde işyeri olarak nitelendirilir. Bir doktorun veya
avukatın bürosunda tek başına faaliyetini yürütmesi buna örnektir. Bu duruma
göre TBK’nın kira ile ilgili bölümünde sözü edilen işyerinin; gerçek veya tüzel
kişilerin her türlü ticaret, sanayi, tarım ve mesleki alanlarda faaliyetlerini
yürüttükleri yer olarak anlaşılması gerekir.[1]
İktisadi ve ticari nitelikte bir teşebbüsün
işletilmesine veya bir mesleğin icrasına özgülenmiş yerlere ilişkin kira sözleşmesi
işyeri kirası sayılır. Aynı şekilde yapılacak bu faaliyetlerin gelir elde etme
amacına yönelik olması gerekir.[2]
Kiralananın, en azından baskın karakteri bu faaliyetlerin yürütülmesine ilişkin
olmalıdır.[3] Asıl
amacı ticarî bir faaliyetin yürütülmesi olmayan dernek ve vakıfların yaptıkları
kira sözleşmeleri de işyeri kirası sayılabilir. Amacın siyasî, sportif,
sanatsal olması fark etmez. Buna karşılık, bir işletme tarafından kiralanmış
olsa bile, mesleğin icrası ile doğrudan ilgisi bulunmayan yerlerin kiralanması
durumunda, işyeri kirasından söz edilemez. Benzer amaçlar için de kullanılmaya
elverişli bir mekân, ticarî ya da meslekî faaliyetlerin icrası için değil de,
hobi olarak kullanılmak üzere ya da meslekî, ticarî faaliyet haricinde bir
sebeple kiralanmışsa, TBK. 339 vd. anlamında bir işyerinden söz etmeye imkân
yoktur.[4]
Bunun yanında kiralanan yerin sağlam bir şekilde
toprağa bağlı, üstü örtülü ve etrafı dikey ve yatay olarak kapalı olması
gerekir.[5]
Konutun üstünün örtülü olması yani çatı bulunması zorunlu olduğundan, konut
kiralarında çatı kullanılmadığı halde, işyeri kirasının varlığı, faaliyetinin
sürdürüldüğü taşınmazın daha doğrusu binanın veya bölümünün üstünün örtülü
olması yani çatılı bulunması koşuluna bağlanmıştır. Etimolojik kökeni bakımından
çatı, çakılmış şeylerin topu, sözlük anlamında ise, yapıların üstünü akıntılı
bir tarzda örten kiremit, çinko gibi şeylerle bunların dayanağı ağaç iskeletin
bütünüdür. İnşaat terminolojisinde ise çatı, bir yapının damını, örtüsünü
oluşturan öğelerin tümü olarak tanımlanmaktadır. Bu tanımlara bakınca işyeri
damının ağaç iskeletli ve kiremit ya da çinko örtülü olması gerektiği gibi bir
sonuç ortaya çıkmaktadır. Oysaki genelde bazı bölgelerde düz çatılar
kullanılmakta ve bu sistemdeki çatılar; taşıyıcı bir döşeme ve kaba inşaatın ya
çepeçevre veya döşeme içinde baca ve döşeme boşluğu gibi taşkın öğelere yer
verilmek suretiyle oluşturulmaktadır. Burada çatılı olmaktan amaç, bina damının
korunmalı ve sürekli kullanıma elverişli şekilde örtülmüş olmasıdır. Bina
damının ille de ağaç iskelet üzerine kiremit veya çinko döşenmiş olması şart
değildir. O bakımdan çatılı işyeri deyiminden, işin yürütüldüğü binanın,
üstünün örtülü olduğunun anlaşılması gerekir. Bu durumda etrafı duvarlarla
çevrili olmakla birlikte, üzeri açık; odun, kömür, kum depoları, araç sergi
yerleri, hayvan satış yerleri gibi mekanların kira hukuku bakımından çatılı
işyeri değil, arsa sayılması doğru olacaktır. Bu bağlamda denilecek odur ki,
çatılı olmayan işyeri hakkında kiranın genel hükümleri uygulanır.[6]
Son olarak yapıyla fiziken bağlantılı olmasa da
yapının içinde bulunduğu büyük ana taşınmazın çatısı da bu yapılar bakımından
çatı olarak ele alınmalı ve bu yapıların hukuki nitelendirmesi çatılı işyeri
olarak kabul edilmelidir. Bu anlamda AVM içerisinde yer alan stant kiraları da
çatılı işyeri kirası olarak değerlendirilmelidir.
Bu başlık altında ele alınması gereken önemli
hususlardan birisi, çatısız yerin kira ilişkisinin kurulmasından sonra çatılı
hale dönüşme halinde, meydana gelecek uyuşmazlıkta kira hükümlerinin mi yoksa
çatılı işyeri kirasıyla ilgili özel hükümlerin mi uygulanacağıdır. Arsa
nitelikli yer kiraya verilip sonradan arsa üzerinde konut veya çatılı işyeri
oluşturulmuşsa, bundan sonraki süreçte taraflar arasındaki ilişkinin mahiyetine
bakılmalıdır. Eğer ilk sözleşmede bir değişiklik yapılmayıp, kiracılık ilişkisi
o statüde sürdürülmüşse, her hal ve koşulda o sözleşme esas alınarak üzerine
kiracı tarafından bina yapılmış yer yine arsa olarak kabul edilir. Haliyle
meydana gelecek uyuşmazlıkta kira hükümleri uygulanır ve binanın varlığı öne
sürülerek konut ve çatılı işyeri kirasıyla ilgili hükümlerin uygulanması
istenemez[7].
Ancak, kiralanmış boş arsaya bina yapıldıktan sonra taraflar bu binanın
varlığını göz önüne alarak sözleşmede değişiklik yapmışlarsa veya yeniden bir
kira sözleşmesi imzalamışlarsa, yerin arsa olma niteliğinin taraflarca ortadan
kaldırılmış olmasıyla yeni ilişkide de haliyle konut ve çatılı işyeri kirası
hükümleri uygulanması gerekir[8].
Hatta kiralanan arsa üzerine çatılı inşaat yapılmışsa bunun da sözleşme
içeriğine göre değerlendirilmesi gerekir. Sözleşmede, yapılmış olan binaların
sökülüp götürüleceği kararlaştırılmışsa, burada taşınmazı arsa olma niteliğinin
korunması amaçlandığından bu halde genel kira kurallarının uygulanması
zorunludur[9]. Öte
yandan, arsa üzerine bina yapılıp kira
ilişkisi de yeni duruma göre sürdürüldüğü halde, herhangi bir nedenle binanın
yok olması ve yerine yenisini yapma olanağının ortadan kalkmış olması durumunda
bile artık çatılı işyerlerinden ve o tür kiranın varlığından söz edilemez.
Çünkü konusu imkansız hale gelen sözleşmede edimin yerine getirilmesi de mümkün
olmaz[10].
Kiralanmış arsa üzerine işyeri değil de konut yapılması halinde de sözleşme
hükümlerine bakılmalı ancak, sözleşmede hüküm bulunmadığı ve kiraya verenin de
onamı olmadığı hallerde konut ve çatılı işyeri kiralarına ilişkin hükümler
uygulanamayacaktır.[11]
Yargıtay’ın bu konuya ilişkin eski uygulamaları yeni düzenlemeye uygun
bulunmaktadır.
Bu konuda ayrıntılı bilgi sahibi olmak için Beylikdüzü'nde bulunan Tutkun Hukuk Bürosu avukatlarına ulaşabilirsiniz. Beylikdüzü'nde bulunan Tutkun Hukuk Bürosuna İstanbul'un her yerinden ulaşım ziyadesiyle kolay olup Beylikdüzü Belediye Metrobüs durağında inmeniz yeterli olacaktır. Beylikdüzü, Büyükçekmece, Esenyurt, Avcılar, Küçükçekmece, Bakırköy, Fatih vs. İstanbul'un her semtinden olduğu gibi Türkiye'nin dört bir tarafından arayarak sorunlarınızı görüşebilirsiniz.
Beylikdüzü Avukat, Silivri Avukat, Esenyurt Avukat, Avcılar Avukat, Bakırköy Avukat, Fatih Avukat, Büyükçekmece Avukat, Bağcılar Avukat, Beylikdüzü Uzlaştırmacı
[1] Aydemir, s.26.
[2] Aral/Ayrancı, s.222.
[3] Cevdet Yavuz, Faruk Acar, Burak
Özen, Borçlar Hukuku Dersleri(Özel
Hükümler), Beta Yayınları, 2016, s.258.
[4] Gümüş, s.25-26.
[5] Aral/Ayrancı, s.222.
[6] Aydemir, s.26-27.
[7] “İki arsadaki 24 m2 ve 108 m2’lik bölümler Kooperatifçe kullanılmak
üzere üstü açık şekilde kiraya verilmiştir. Kiracının sonradan bu arsalar
üzerine örtülü nitelikli yapılar yapılması taraflar arasındaki kira ilişkisinin
niteliğini değiştirmez. Kira süresinin bitiminden sonra ilişki devam ettiğine
göre kira süresiz hale dönüşmüştür. Feshi ihbarda bildirim sürelerine
uyulmalıdır.” (6. HD. 03.02.2009 Tarihli 2008/12950 E. ve 2009/776 K.)
[8] “İlk sözleşmede açık arazinin kiraya verildiği ve yerin market deposu
olarak kullanılacağı açıklanmış olup, sonraki tarihli Ek Sözleşmesinde de yerin
kira süresinin 31.12.2001 tarihine kadar olacağı ifade edilmiştir. Yapılan
bilirkişi incelemesi sonunda, 661 m2’lik alanı kapsayan yazıhane, paketleme
odası, tuvaletler ve kapalı depo bulunduğu, ilk sözleşmenin kurulması sırasında
alanın boş olduğu, daha sonrasında bu tesislerin yapıldığı açıklanmıştır. Bu
duruma göre uyuşmazlık özel yasa kapsamında kalmış olup, konunun adi kira
olarak nitelendirilip akdin feshi ile tahliye kararı verilmesi doğru
bulunmamıştır.” (6. HD. 12.05.2003 Tarihli 2003/3180 E. ve 2003/3313 K.)
[9] “Arsa olarak kiralanan yere tesisiler yapılacağı ve kira sonunda sökülüp
götürüleceği sözleşmede kabul edilmekle, yerin arsa niteliği korunmuş
olmaktadır.” (HGK. 28.12.1984 Tarihli 1984/12-467, 1984/1134 S.)
[10] “Üzerine bina yapılmak suretiyle boş arsa davacıya kiralanmış, ancak
1999 depremi sırasında bina yıkılmıştır. Yeni bina yapımı için de imar yönünden
izin verilmemiştir. Kiralayan taraf sözleşmenin 01.01.2003 tarihine kadar
geçerli olduğu iddiasıyla kira parası isteyince davacı taraf menfi tespit
davası açmıştır. Mahkemece kira sözleşmesinin devam ettiği gerekçesiyle dava
reddedilmiştir. Bina yıkıldığına ve yeni bina yapma izni de verilmediğine göre,
ortada imkansızlık vardır. Dava kabul edilmelidir.” (19. HD. 04.07.2004 Tarihli 2002/10423 E. ve
2003/7437 K.)
[11] Aydemir, s.27-28.