Kira Bedelinin Hukuki Niteliği

KİRA
BEDELİNİN HUKUKİ NİTELİĞİ
Türk Borçlar Kanunu m.
299’da belirtildiği üzere kira sözleşmesinin bir şeyin kullanılmasının devri ve
kira bedeli olarak iki unsuru vardır. Kiracının kira bedelini ödemeyi
üstlenmesi kira sözleşmesinin unsurlarından biridir ve bu unsur kira
sözleşmesini niteliği itibariyle ivazlı bir sözleşme yapar.
Taraflar kira sözleşmesinin kurulması esnasında kira
bedelini sözleşme serbestisi ilkesi gereğince serbestçe
kararlaştırabilirler(TBK m. 26 ). Bu serbesti, sadece TBK m. 26 çerçevesinde
gabine ilişkin genel kurallarla ve TBK m. 27 kesin hükümsüzlük halleri ile
sınırlandırılmıştır. Bunun dışında kiracı başlangıçta belirlenen kira bedeline
itirazda bulunamaz ve bu anlamda kiracıyı koruyan bir hüküm henüz yoktur. Meğer
ki, işlem temelinin çökmesi söz konusu olsun[1].
Kira sözleşmesi rızai, karşılıklı
borç doğuran, ivazlı ve sürekli borç ilişkisi doğuran bir sözleşmedir. Kanunda
belirtilen kira bedeli unsuru, kira sözleşmesini kullanım ödüncü(ariyet)
sözleşmelerinden ayırır. Kira bedeli, kira sözleşmesinin objektif esaslı unsuru
olup kiracının da asli edim yükümüdür. Bu nedenle sözleşmenin kurulabilmesi
için kira bedelinin belirli veya belirlenebilir olması gerekir. Buna rağmen öğretide
bazı yazarlar, kira sözleşmesinin kurulması için kira konusu şeyin devri
konusunda tarafların anlaşmış olmalarının yeterli olduğunu, kira konusu eşyanın
ve kira bedelinin henüz taraflarca teslim edilmemiş olmasının sözleşmenin
kurulmasında etkili olmadığı görüşündedirler[2].
Taraflar kira sözleşmesinde kullanma bedelinin bir
miktar para olacağı hususunu belirleyip bu paranın miktarını belirlemedilerse
veya bu miktar objektif olarak belirlenebilir değilse bazı hususlar dikkate
alınır. Öncelikle taraflar miktar üzerinde anlaşamamışlarsa TBK m. 1 gereğince
sözleşme kurulmamış olur. Çünkü para bu sözleşmenin objektif esaslı unsurudur
ve kurucu unsur olan kiracının asli ediminin belirlenmediği bu durumda yokluk
söz konusu olur. Burada sözleşmenin yorumlanması ile de sözleşme tamamlanamaz.
Eğer kira miktarı tespit edilmeden kiralanan kiracıya teslim edilmişse bu
durumda yine sözleşme kurulmuş olmaz, sadece kullanılan döneme ilişkin kira
bedeli yargıç tarafından dürüstlük kurallarına göre belirlenir[3].
Kira sözleşmesi niteliği itibariyle
ivazlı bir sözleşme olduğundan kiralananın kullanılması karşılığında kira
bedeli verilmesi öğretide hakim olan görüştür. Kira bedeli, kiraya verenin asli
edim yükümü olan kiralananı kullanım ve yararlanmaya uygun şekilde
bulundurmanın karşılığıdır. Öğretide kira bedeli dar ve geniş anlamda kira
bedeli olarak ikiye ayrılmaktadır. Dar anlamda kira bedeli yalnızca kullanım
karşılığıyken geniş anlamda kira bedelinde bunun yanında yan giderler ve diğer
ödeme yükümleri de söz konusudur. Kira bedeli kural olarak Türk Lirası veya
yabancı para şeklinde kararlaştırılan bir miktar paradır. Bir miktar para
dışında misli eşya veya misli olmayan eşya ya da emek sarfı olarak da
belirlenebilir[4].
Misli eşyanın altın veya gümüş olarak belirlenmesi durumunda ödeme bunlara
endekslenebileceği gibi doğrudan bunlarla da yapılabilinir. Kira bedelinin para
dışında bir edim olarak kararlaştırılması halinde bir karma sözleşme karşısında
bulunulur. Örneğin bir mal, bir hizmet akdi, istisna akdi veya misli eşya
olabilir[5]. Hasılat
kirasında kira bedeli, semere veya hasılattan bir miktar pay olarak da
kararlaştırılabilir[6].
Kira sözleşmesinde, kira bedelinin
asıl dayanağı kiralanandan bir gelir elde edilmesidir. Kira süresince
kiralananın kullanılmasından dolayı yıpranıp eskimesi ve bunun sonucuna bağlı
olarak giderek değerinin düşmesi kaçınılmazdır ancak, kira bedeli kavramının
içinde bunun da payının olmasının yanı sıra kira bedelinin önemi kiralanan
şeyin kiraya veren yönünden bir gelir kaynağı olmasıdır[7]. Bu
gelir kaynağına ise kanunu tabir ile kira bedeli denmektedir.
Öğretide eski Borçlar Kanunu’nda yer alan ücret
kavramı yerine kira bedeli kavramının kullanılmasına ilişkin birçok görüş
mevcut olup bunlardan bazılarını inceleyip değerlendireceğiz. Mülga 818 sayılı
Borçlar Kanunu m. 248’de kira karşılığı edim için ücret kelimesi kullanılmıştı.
Ücret, hizmet karşılığı verilen değeri ifade ettiğinden TBK’da bedel teriminin
kullanılması isabetli olmuştur[8]. 818
sayılı Borçlar Kanunu m. 248 para kavramını çağrıştıracak şekilde “ücret”
karşılığından bahsetmekteydi ve maddedeki ücret ifadesi mehaza uygun olarak
kira bedeli olarak anlaşılmaktaydı. 6098 sayılı TBK m. 298’de olumlu olarak
“kira bedeli” kavramına yer vermiştir[9].
Kira
bedelinin niteliği hakkında öğretide görüş birliği yoktur. Yukarıda izah
ettiğimiz üzere kimi görüşler bedelin sadece bir miktar para olabileceği
görüşünü ileri sürerken kimi görüşler de paranın yanında bir ekonomik değer
veyahut hizmet ya da bir şeyin imal edilmesi gibi edimler şeklinde
olabileceğini ileri sürmektedirler. 818 sayılı Borçlar Kanunu döneminde ücret
kavramı kullanılmaktayken 6098 sayılı TBK’da bu kavramın kullanımı tercih
edilmemiş ve kira bedeli ifadesi kullanılmıştır.
6098 sayılı TBK m. 299’un
gerekçesinde belirtildiği üzere ücret ifadesinin hizmet sözleşmelerinde
kullanılmasının daha doğru olduğu kanaatimizce de isabetlidir. 6098 sayılı TBK,
kavramların kullanılmasında karışıklıkları önlemek adına böyle bir yola
başvurmuştur. Bunun yanında gerekçede değinilmemesine rağmen ve bazı görüşlerin
ifade ettiği gibi bedel kavramına para dışında başka hususların da girebileceği
konusu tartışmaya açıktır. Terminolojik olarak eski Kanun’da kullanılan ücret
kavramının, kira sözleşmesinde kiracının ifa edeceği edimlerin hepsini
kapsayamayacağı ortadadır. Çünkü sözleşme serbestisi taraflara, sözleşme
içeriğini belirleme özgürlüğünü de sunar. Borçlar hukuku alanında, eşya
hukukunda olduğu gibi sınırlı sayı ve tipte olma ilkesi katı bir şekilde uygulanmaz
ve taraflar kira sözleşmesinde kiracının edimini TBK m.26-27’ye aykırı olmamak
koşuluyla serbestçe belirleyebilirler. 6098 sayılı Kanun’un maddesinde ve yine
kanunun gerekçesinde de ücret kavramının kullanılmasını engeller nitelikte bir
ifade olmamasına rağmen 818 sayılı Borçlar Kanunu’nda kullanılan ücret kavramı
iş görme edimine has olduğu için kira bedeli kavramının kullanılması daha
isabetli olmuştur.
Beylikdüzü Avukat, Silivri Avukat, Esenyurt Avukat, Avcılar Avukat, Bakırköy Avukat, Fatih Avukat, Büyükçekmece Avukat, Bağcılar Avukat
[1] Aral/Ayrancı, Borçlar Hukuku Özel Borç İlişkileri,
Yetkin Yayınları, Ankara, 2016, s. 214.
[2]Erzan Erzurumluoğlu, Sözleşmeler Hukuku (Özel Borç
İlişkileri), Yetkin Yayınları, Ankara, 2017, s.90; Aydın
Zevkliler, K. Emre Gökyayla, Borçlar
Hukuku Özel Borç İlişkileri, Turhan Kitabevi, Ankara, 2017, s.183.
[3] Aral/Ayrancı, s.213.
[4] Erzurumluoğlu, s.89.
[5] Aral/Ayrancı, s.213.
[6] Tandoğan, s.14.
[7] Efrail Aydemir, Yeni Türk Borçlar Yasasına Göre Kira Hukuku,
Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2016, s.22.
[8]
Mustafa ÖZDOĞAN, Tuba OYMAK, 6098 Sayılı
Borçlar Kanununda Kira(Genel Hükümler Konut Ve Çatılı İşyeri Kirası Tahliye),
Bilge Yayınevi, Ankara, 2013, s. 24.
[9]
Mustafa Alper
GÜMÜŞ, Yeni 6098 Sayılı Türk Borçlar
Kanununa Göre Kira Sözleşmesi, Vedat Kitapçılık, İstanbul, 2015, s.30.